Makaleler

“AKP hükümetinde işçi sınıfının bilançosu”na kısa bir değini

Dünya çapında işçi sınıfının ekonomik sosyal ve siyasal haklarına saldırılmakta işsizlik yoksulluk çığ gibi büyümektedir. 2008 yılında kapitalizmin küresel krizi patlak verdiğinde milyonlarca işçi işten atıldı açlık ve yoksullukla baş başa kaldı. Krizin etkilediği ülkelerden biri de Türkiye idi. Her ne kadar dönemin başbakanı Erdoğan “bu kriz bizi teğet geçecek” dese de krizin faturası işçiler ve tüm ezilenler  ödedi. 2008 krizinde yüz binlerce işçi işten çıkarıldı, ücretler düştü, taşeron işçilik daha da yaygınlaştırıldı.

Sermayenin işçi sınıfının örgütlülüğüne vurduğu en büyük darbelerden biri taşeronluk sistemidir. Çünkü taşeronluk sistemi örgütlülüğün önüne set çekerek işçilerin bir araya gelmelerini önlemiş, kuralsız ve kölece çalışmayı işçilere dayatmıştır. Düşük ücretler uzayan iş saatleri ve iş cinayetleri hep bu örgütsüzlüğün doğurduğu sonuçlar olmuştur. Taşeronluk arttıkça sendikal örgütlülük azalmış  iş cinayetleri artmıştır. Sermaye büyüdükçe işçiler de ölmeye sakat kalmaya devam etmektedir. Özellikle AKP hükümeti döneminde büyüme oranlarına mukabil iş kazaları da katlamalı olarak arttı. Türkiye iş cinayetlerinde de Avrupa’da birinci  sıraya yükseldi. Gelinen noktada ayda ortalama 150 işçi iş cinayetlerine kurban gitmektedir. 2016 yılında 1790 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir.

AKP hükümeti döneminde 17 bini aşkın işçi iş kazasında katledildi. Yaralanan ve sakat kalanların sayısı ise daha fazla. Ayda ortalama 150 işçinin iş cinayetine kurban gitmesi çoğu zaman gündem bile olmuyor. 2017 yılında da 586 işçi iş cinayeti sonucu yaşamını kaybetti. İş kazalarının en yoğun olduğu sektörler inşaat ve madencilik sektörüdür. İnşaatlar yükseldikçe inşaat şirketleri büyüdükçe işçiler katlediliyor. İş kazalarının en yoğun yaşandığı inşaat sektörü aynı zamanda en fazla taşeron işçinin çalıştığı sektördür. İnşaat sektöründe meydana gelen iş cinayetleri kuralsız sigortasız güvencesiz çalışma tesadüfi değil taşeron sisteminin sonucudur. İnşaat sektöründe toplamda 2 milyona yakın işçi çalışırken bunun 1 milyona yakını kayıtsız çalışmaktadır. Geri kalanların önemli bir bölümü de sigortalı olsalar bile taşeron sisteminde çalışmaktadırlar.

“Özgürlüğün anahtarı…”

Ayda ortalama 150 işçinin iş kazalarına katliama uğraması her iki ayda bir Soma katliamının yaşanması anlamına geliyor. Bilindiği üzere maden işkolu da yine taşeronlaşmanın yaygın olduğu işkollarından birisidir.

İş kazalarının sık yaşandığı diğer bir sektör de tersane sektörüdür. Bu sektörde çalışan 35 bin işçinin 10 bini asıl işverene bağlı çalışırken, 25 bini taşerona bağlı çalışmaktadır. Bu sektörde meydana gelen iş kazalarının % 94’ü taşeron işçi çalıştıran işyerlerinde meydana gelmektedir.Taşeronlaşma arttıkça işçi katliamları da artmaktadır. İşçiler hem aralarında bir rekabet içersine sokulmakta, hem de taşeron adı altı daha güvencesiz bir ortamda çalışmak zorunda kalmaktadırlar.

Sermayenin saldırılarına karşı koymak için ve özellikle OHAL döneminde artan işçilerin hem sendikal mücadelelerine yapılan saldırıları önlemek ve grev hakkı gibi işçi sınıfının en temel hakkını savunmak için sendikaların mücadelenin militan bir çizgiye çekilmesi şarttır. Bugün bakıldığında OHAL adı altında işçilerin en temek haklarına saldırılmaktadır. Kıdem tazminatının OHAL döneminde kaldırılmasını gündeme gelmesi tesadüf değildir. OHAL sermaye için can güvenliği halindedir ve işçi sınıfı için bir tehdittir. Hem işçi sınıfı hem de tüm ezilenler için bir sorun haline gelen OHAL’i ortadan kaldırmak için sokakları ve fabrikaları birer direniş mevzisi haline getirmek gerekmektedir. Sendikal mücadeleyi devrimci bir tarzda ele alıp çizilecek olan mücadele hattı işçi sınıfı için özgürlüğün anahtarı olacaktır.

(Marksist Tutum’dan yararlanılmıştır)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu