Güncel

İsyan denizine atılalım

(Özgür Gelecek Sayı 60)

Merhaba

Haziran’ın sıcaklığı Gezi Parkı’nda yanan ve ülkeye yayılan direniş ateşiyle artarken, halkın sabrını ölçmeye kalkışanlara cevap niteliğinde gelişmeler yaşanmaya devam ediyor.

“Çalıdan az büyük yeşillikler” için biraraya gelen yüzlerce insana birkaç gün içerisinde yüz binler ülkenin her şehrinde, her caddesinde, her sokağında tenceresi, tavasıyla eklendi. Egemen sınıfların 11 senelik sözcüsü AKP, bugüne kadarki icraatları ile sabrın sınırlarını zorlayan pratiklere imza atmış, özellikle de 2011 Temmuz genel seçimlerinin ardından % 50’yi aşan bir hakimiyete kavuşmanın pervasızlığı iyice ele almıştır.

Kürt ulusuna yönelik imha , inkar ve asimilasyon politikaları yetmeyip, emperyalistlerin Ortadoğu projelerinde çıkmaza düşünce “çözüm” adı altında “demokratikleşmeye” karar veren TC, ulusal hareketle belli bir çatışmasızlık sağladı. Ancak faşizminden bir şey yitirmeyen TC’nin bu “demokratikleşme” adımları; halka yönelik baskı ve sömürü politikalarını sonlandırması ya da devrimci, demokrat, muhalif, yurtsever kesimlere yönelik sindirme ve saldırılarına son vermesi anlamına gelmiyor kuşkusuz. Aksine ulusal hareket gibi aşırı kan kaybettiği bir savaş cephesinde suların belli oranda şimdilik durulmasını sağlayan TC, diğer kesimlere daha ağırlıklı bir şekilde saldırmaya başladı.

Ancak son 2-3 yıldır Ortadoğu ve K. Afrika başta olmak üzere krizin etkisi altına aldığı Avrupa ve Latin ülkelerindeki halk hareketlerine görece kayıtsız kalan bir ülke gerçekliğine aldanan ve kendini Mübarek’ten, Kaddafi’den, Bin Ali’den, Esad’dan güçlü ve yıkılmaz görenler halkın sabrının taştığına şahit olmaktalar.

1 Mayıs, 6 Mayıs, 18 Mayıs, 25 Mayıs ve Gezi Parkı protestolarına karşı İstanbul’u gaza boğan; OHAL ilan ettiği Antakya’da her eyleme saldıran AKP; 11 Mayıs’ta yüzü aşkın kişinin yaşamını yitirmesine neden olan Reyhanlı katliamını protesto edenlere de her yerde saldırdı. İnsanların “sigarasına, içkisine de karışan” TC, bir kez daha halktan güçlü olamayacağını; yaraladığı yüzlerce insana, gaza, kurşuna rağmen her gün direnişe katılan sayının artmasından görmüştür elbet.

Sırrı Süreyya Önder’in tabiriyle ambulansın arkasına takılan uyanık şoför tarzıyla Gezi Park sahnesine çıkıp rol çalmaya çalışan CHP ve tüm faşist kesimler, hareketin sınırlarını düzen içinde tutmanın aracından başkaca bir işleve sahip değildir. Ve tabii bir de önümüzdeki süreçteki seçim zincirine yatırım yönünü de unutmaksızın…

İbrahim Kaypakkaya yoldaşın katledilişini de bu isyan dalgası içerisinde geride bıraktığımız bugünlerde önder yoldaşın bize bıraktığı mirasla isyan denizine atılalım!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu