GüncelMakaleler

POLİTİK-GÜNDEM | Zulme ve Sömürüye Karşı Tek Yol Birleşik Devrimci Mücadele! 2023 Yılını Kazanacağız!

"2023 yılı demokratik halk devrimi çizgisi ve pratiğinin, birleşik devrimci mücadelenin daha da güçlendiği bir yıl olacaktır. Geride bıraktığımız direniş ve mücadele yılı pratiği, sınıf mücadelesi deneyimleri bunu fazlasıyla göstermekte ve kanıtlamaktadır."

Bir mücadele yılını geride bırakarak yeni bir mücadele yılını karşılaşıyoruz. Geride bıraktığımız mücadele yılı, işçi sınıfı ve ezilen haklar açısından sınıf mücadelesinin bütün hızıyla devam ettiği hem uluslararası alanda hem de coğrafyamızda hâkim sınıfların saldırılarının sürdürdüğü; buna karşı ise işçi ve emekçilerin, ezilen halkların devrimci direnişinin kesintisiz devam ettiği bir süreç olarak yaşandı.

Korona virüs salgını sonrasında emperyalist kapitalist sistemin içinde bulunduğu ekonomik kriz daha da derinleşerek sürerken, ekonomik krizin doğrudan bir ürünü olarak, emperyalist devletler arasında çatışma ve çelişkilerinin daha görünür bir yıl oldu geride bıraktığımız yıl. Çelişkinin keskinleşmesi, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal saldırısıyla yeni bir aşamaya evrildi. Ukrayna’da yaşanan savaşın gerçekte ABD-AB-Rusya emperyalistleri arasındaki çelişkinin bir sonucu olduğu açıktır.

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal savaşının -şu veya bu nedenle- tarafı olmak emperyalist kapitalist sistemin içinde bulunduğu koşulları ve krizi doğru tahlil edememekle ilgili olmakla birlikte önümüzdeki süreç açısından işi sınıfı ve ezilen dünya haklarının mücadelesini ve direnişlerini, emperyalistler arasındaki çelişkide ve çatışmada, bir emperyalist güç arkasında yedekleme tehlikesini içinde barındırmaktadır. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal saldırısı ve buna karşılık olarak başta ABD olmak üzere AB emperyalistlerinin Ukrayna’ya desteği, yaşanan savaşın emperyalistler arasındaki çelişkinin geride bıraktığımız yılda geldiği aşamayı ifade etmektedir. Daha ötesi değil.

Üstelik bu duruma bir de ABD emperyalizminin Asya’da yükselen “yeni ve genç” bir emperyalist güç olan Çin’e yönelik çevreleme siyaseti eklendiğinde önümüzdeki sürecin yeni çatışma ve gerilimlere neden olacağı anlaşılmaktadır.

Emperyalistler arası güç ve hegemonya dalaşının son ürünü olan Ukrayna’yı işgal savaşı başta olmak üzere, geride bıraktığımız yılda yaşanan gelişmeler, önümüzdeki yıllarda hem emperyalistler hem de işçi sınıfı ve ezilen emekçi halklar açısından doğrudan etkileyecek dinamikleri içinde taşımaktadır. Bu nedenle işçi sınıfı ve ezilen halklar gerçekçi olmalıdır.  Emperyalistler arasında açıktan silahlı çatışma riskinin giderek arttığı ve bu riskin işçi sınıfına ve dünyanın ezilen halklarına, ölüm, sürgün, açlık ve yoksulluk getireceği bir sürecin öngünlerindeyiz.

Üstelik bu durum tespitini bizzat emperyalistlerin denetimindeki kuruluşlar “2023 felaket yılı olabilir” açıklamalarıyla yapmaktadır. Örneğin “Global Challenges Foundation” adındaki “düşünce kuruluşu” yayınladığı raporda; 2023’te insanlığın karşılaşabileceği “felaket” senaryolarını sıralamaktadır. Bu felaket senaryolarından biri, Rusya’nın Ukrayna işgali nedeniyle dünyanın küresel nükleer savaş riski altına girmesi ve bu durumun ABD’nin Japonya’ya 1945’te atom bombası atmasından sonra nükleer savaş riskinin en üst seviyede olması olarak açıklanmaktadır. Raporda ayrıca “iklim krizi” de bir felaket senaryosu olarak gündemleştirilmekte ve Pakistan’da meydana gelen sel felaketi ve Çin ve Avrupa’daki aşırı sıcak hava dalgalarının da 2023’te meydana gelmesi beklenen felaketin ayak sesleri olduğu aktarılmaktadır. (30 Aralık)

Dikkat edilirse “felaket senaryosu” olarak ifade edilenler, doğrudan doğruya kapitalist emperyalist sistemin sömürü ve aşırı kâr hırsının doğrudan sonuçlarıdır. Kimi çevrelerce “çoklu kriz” olarak tanımlanan bu durum, emperyalistlerin kendi aralarında pazar dalaşının ve hegemonya mücadelesinin ürünü olarak -nükleer de dahil olmak üzere- aşırı silahlanma; bunun yanında “iklim krizi” adı verilen ve gerçekte kapitalizmin aşırı kâr hırsının ürünü olan “küresel ısınma” gibi gelişmeler, insanlığa felaket senaryosu olarak sunulmaktadır.

Kapitalizm “ardında çöller bırakan bir uygarlık” olarak insanlığa bir gelecek vaat etmemektedir. Bu nedenle önümüzdeki yılda kapitalist emperyalizme karşı mücadele işçi sınıfı ve emekçi halkların -bütün insanlığın geleceği adına- mücadelesi hız kesmeden devam edecektir. Bu bir niyet sorunundan öte eşyanın tabiatı gereğidir. İnsanlığa felaket senaryoları dayatanlara, sömürüye, açılığa ve yoksulluğa karşı ezilenlerin ve yoksulların isyanları tek kurtuluş yolu olarak gündem de olmayı sürdürecektir.

Coğrafyamızda direniş ve mücadele sürüyor!

2022 yılı Türk hakim sınıflarının Türkiye işçi sınıfı ve emekçi halkının sadece bugününü değil geleceğini de çaldığı bir yıl oldu. Yıl sonunda Hazine ve Maliye Bakanlığı, Türkiye’nin brüt dış borç stokunun 30 Eylül itibarıyla 442.9 milyar dolar, net dış borç stokunun ise 220.6 milyar dolar olduğunu açıkladı. Bu açıklamaya göre dış borcun milli gelire oranı yüzde 52.6 olmuştur. Türk devleti “çok borçlu” kategorindedir. Bu durum Türk hakim sınıflarının dış borçların ödenmesi adı altında önümüzdeki yıllarda daha fazla vergi ve zam yapacakları anlamına gelmektedir.

Geride bıraktığımız yıl, toplamda değerlendirildiğinde Türkiye işçi sınıfı ve emekçi halkının büyük bir çoğunluğunun “asgari ücret”in de altında çalıştırıldığı, bu koşullara mecbur bırakıldığı bir yıl oldu. 2022 yılında net asgari ücret 5 bin 500 lira olurken, 2023 yılı için geçerli olacak asgari ücret rakamı 8 bin 500 olarak açıklandı. Bu durum milyonlarca ücretli çalışanın yoksulluk ve açlık koşulları içinde çalışma ve yaşaması anlamına gelmektedir.

Nitekim Türk-İş tarafından hazırlanan “Açlık ve Yoksulluk Sınırı Aralık 2022” araştırmasına göre açlık sınırı 8 bin 130 lira olurken yoksulluk sınırı da 26 bin 481 lira oldu. Evli olmayan bir çalışanın “yaşama maliyeti” ise aylık 10 bin 612 lira olarak kaydedildi. Görüleceği üzere iktidar yanlısı sarı sendikacılar bile açlık sınırının asgari ücreti 2 bin 630 lira üzerinde olduğunu açıklamak zorunda kalmaktadırlar. Geniş emekçi kitlelere açlık ve yoksulluk koşulları içinde yaşamaya ve çalışmaya mecbur bırakılmış durumdadırlar.

Geride bıraktığımız yıl sadece hâkim sınıfların saldırılarıyla geçmedi. Aynı zamanda Türkiye ve Ortadoğu coğrafyası halkları açısından direniş ve mücadele içinde geçti. Türk hakim sınıflarının devlet örgütlenmesinin, emperyalistler arası derinleşen ve keskinleşen krize paralel olarak kendini yeniden konumlandırma ve sınıf çıkarlarını gerçekleştirme hamlelerine karşı; işçi sınıfının ve emekçilerin, Kürt ulusunun, kadınların, LGBTİ+’ların, Alevilerin, gençlerin kısacası halk saflarında olan bütün kesimlerin irili ufaklı direnme ve mücadele etme pratikleri yaşandı. Bu mücadele ve direniş pratikleri önümüzdeki yıl açısından sınıf mücadelesinin üzerinde yükseleceği bir zemin olarak kayda geçti.

İşçi sınıfına yönelik saldırılar tüm hızıyla sürerken, işçi sınıfı ise 2022 yılının başlarından itibaren fiili meşru direniş ve grev hakkını kullandı. Yılın sonlarında “milli güvenlik” gerekçesiyle erteleme adı altında yasaklanan grevlerde de görüldüğü üzere, işçi sınıfı kimi direnişlerinde kazanım sağladı, kimi direnişlerinde ise başarıya ulaşamadı. İşçi sınıfının ekonomik ve sosyal haklar temelinde sürdürdüğü mücadele devam etti.

2022 yılında da “iş kazaları” adı altında iş cinayetleri tüm hızıyla sürdü. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 82 ülkeden gelen verilere göre derlediği istatistiklere göre Türkiye sigortalı işçi başına iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçi sıralamasında dünya üçüncüsü konumunu devam ettirdi.

Yaşanan ekonomik krizin etkileri topluma fatura edilirken, hakim sınıfların “yönetme” adına uyguladığı politikalar nedeniyle kadınlar katledilmeye devam etti. AKP-MHP iktidarının İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine paralel kadın katliamları hız kesmeden devam etti. Kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikalar iktidarın bekası adına artarak sürdürülmeye devam ederken, bu saldırılara karşı karşı kadın ve LGBTİ+ hareketinin direnişi ve mücadelesi sürdü.

Türk devlet aygıtının baskı araçlarından bir olan “yargı” sadece devrimciler üzerinde terör estirmekle kalmadı. Bu kurum hakim sınıfların kendi aralarındaki dalaşta bile bir silah olarak kullanıldı. Sadece devrimci ve komünistler değil iktidara şu veya bu nedenle muhalif olanlar yargı kararlarıyla susturulmaya çalışıldı. Ağır hapis cezalarıyla karşı karşıya bırakıldı.

AKP-MHP iktidarı hapishanelerde tecrit ve tredman saldırısını daha da yoğunlaştırdı. İktidarın sıkışmışlığına paralel devrimci ve yurtsever tutsaklar üzerinde infaz yakmalardan, ağır hasta tutsakların tahliye edilmeyerek katledilmesine, sürgün sevk saldırılarından, işkence ve baskı uygulamalarına kadar bir dizi uygulama devreye sokuldu. Bu saldırılar sonucunda 76 tutsak hapishanelerde katledildi. Buna karşı devrimci tutsakların direnişi ve mücadelesi sürdü.

Kapitalist sömürü ve kâr hırsının doğa ve çevreye yönelik yağma ve rant saldırılarına karşı başta bu saldırıların hedefinde olan bölgelerdeki köylüler ve çevreciler olmak üzere, bütün ülke çapında köylü hareketinin, çevrecilerin direniş ve mücadeleleri hız kesmeden sürdü.

Yine ülkemizde Alevi inancı başta olmak üzere ezilen inançlara yönelik hakim inancın baskısı ve “kendine göre” tanımlama/şekillendirme saldırıları devam ettirildi. Bu saldırılara karşı Aleviler çeşitli biçim ve içeriklerde eylem ve etkinliklerle cevap verdiler.

2022 yılı Türk hakim sınıflarının sınır içi ve sınır dışında Kürt ulusunun kazanımlarına yönelik saldırılarıyla geçti. Sınır içinde başta gerilla bölgeleri olmak üzere gerçekleştirilen askeri saldırılara, legal alanda gözaltı ve tutuklama saldırıları eşlik etti. Türk devletinin Rojava ve Irak Kürdistanı alanlarına yönelik aralarında kimyasal silahlarda olmak üzere gerçekleştirdiği saldırılarda onlarca gerilla ölümsüzleşirken, yüzlerce sivil insan katledildi ya da yaralandı.

Türk devleti bu saldırılarına rağmen gerilla karşısında kalıcı bir zafer elde edemedi ve ağır kayıplar verdi. Rojava’da halk Türk devletinin süreklileşen saldırıları ve işgal tehditlerine karşı kendi öz savunması temelinde örgütlenme ve direniş süreci içinde oldu. Türkiyeli devrimciler ve enternasyonalist savaşçılar da bölge halkının direniş ve mücadelesi içinde yer aldı.

Yıl sonunda Türk devletinin Rusya aracılığıyla daha önceden katil ilan ettiği ve yıkılması için başta DAİŞ olmak üzere her türlü çete örgütlenmesini destekleyerek yıkmak istediği Esad rejimiyle masaya oturdu. Bu durum önümüzde yılda da TC faşizminin Esad rejimiyle işbirliği içinde Kürt ulusal hareketinin Rojava’daki kazanımlarına yönelik saldırılarının süreceği anlamına gelmektedir.

AKP-MHP iktidarının 11 yıl aradan sonra Esad rejimiyle masaya oturması, bölgede sıkışmışlığının ve buna bağlı olarak manevra yapma ihtiyacının ürünüyken, en azından seçimlere kadar, bölgede bir zafer elde etme amacıyla yeni işgal saldırılarına hazırlandığını göstermektedir. Kürt ulusunun ülke içinde ve dışında kazanımları Türk hakim sınıfları açısından bir “beka sorunu” olarak görülmeye devam etmektedir.

2023 yılını ve geleceği kazanacağız!

Geride bıraktığımız yıl Türk hakim sınıfları açısından özellikle seçimlerin tartışıldığı ve bütün hamlelerin buna gör yapıldığı bir yıl oldu. Önümüzdeki yıl da bu gündemin önemli bir yer işgal edeceği anlaşılmaktadır. Hakim sınıfların kendi içlerinde iki kliğe dayanan iktidar mücadelesi, cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılında, faşist diktatörlük koşullarında, “tek adam rejimi”nin tahkim edilmesi ya da “güçlendirilmiş parlamentarizm” adı altında rejimin restorasyonun sağlanması amaçlanmaktadır.

İşçi sınıfı ve emekçi halkın hakim sınıfların başta seçimler olmak üzere, kendi düzenlerini şu veya bu şekilde güncelleyerek devam ettirme politikalarına karşı; birleşik devrimci mücadelenin kendi gündemi kitlelere daha fazla taşıması, fiili ve meşru mücadele çizgisiyle, sokağı ve direnişi esas almayı sürdürmesi gerekmektedir. 2023 yılı ve önümüzdeki yıllar, hakim sınıfların herhangi bir kliğinin arkasında yedeklenerek değil, işçi sınıfı ve emekçi halkın kendi gücüne ve örgütlüğüne güvenerek, kendi bağımsız çalışmasında ısrar etmesinden geçmektedir.

Bu süreçte elbette taktik olarak hakim sınıfların her iki kliğinin arkasında yedeklenmeyen, kendi sözünü söyleyen ve pratiğini örgütleyen ilerici demokratik hareketlerle birlikte yürüme imkan ve olanaklarını değerlendirmek; stratejik olarak ise demokratik halk devriminin ve birleşik devrimci mücadele çizgisini güçlendirmek gerekmektedir.

2023 yılı demokratik halk devrimi çizgisi ve pratiğinin, birleşik devrimci mücadelenin daha da güçlendiği bir yıl olacaktır. Geride bıraktığımız direniş ve mücadele yılı pratiği, sınıf mücadelesi deneyimleri bunu fazlasıyla göstermekte ve kanıtlamaktadır.

Sözlerimizi halk ordusu içinde savaşan enternasyonalist bir savaşçının yeni bir mücadele yılına dair şu ifadeleriyle bitirelim: “Yeni yıla kararlılıkla, devrimci dayanışmayla ve öfkeyle başlayalım ve mücadeleleri yoğunlaştırarak sürdürelim. Şehit yoldaşların ayak izlerini takip edelim, mücadele tarihinden edindiğimiz tecrübe ve bilgilerle ve olacaklara dair merakımızla yolumuza devam edelim. Geçmişteki mücadelelerin hatalarından ve sorunlarından ders çıkaralım ve yolumuza devam edelim. Faşist güçlerin saldırıları yakın gelecekte artarak devam edecek, bu nedenle her yerde kendimizi örgütlemeli ve bunlara kararlılıkla karşı koymalıyız.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu