EmekGüncel

SÖYLEŞİ | “Haklılığımızı hatırlatmak için yollara düştük”

"Haklarımızı ve yaşanan hukuksuzluğu halkın anlayacağı şekilde kamuoyuna duyurmak ve dik durmaktır. Yoksa bu yaşananlara sessiz kalınırsa ve dik durulmazsa hukuksuzlukların daha fazlası gelecektir"

2018 yılında yaşanan Çorlu Tren Kazası’nın ardından TCDD’nin faaliyetleri kamuoyunda tartışmalara neden oldu. Akıllara son yıllarda yaşanan Pamukova, Sakarya, Ankara gibi tren kazaları geldi.

Yaşanan kazalarla birlikte TCDD yönetiminde yaşanan siyasi kadrolaşma,hukuksuz bir şekilde yapılan sürgünler, sendika düşmanlığı gibi konular TCDD yönetimini ciddi eleştiri konusu haline getirdi.

Yaşanan hukuksuzluklarla ilgili Kamu Emekçileri Sendikalar Konfederasyonu (KESK)’na bağlı Birleşik Taşımacılık Sendikası (BTS) üyeleri ülkenin dört bir yanından TCDD yönetiminin bulunduğu Ankara’ya doğru bir yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüşü gerçekleştiren BTS’nin Genel Başkanı olan Hasan Beştaş ile TCDD’de yaşanan hukuksuzlukları ve Ankara’ya yapılan yürüyüşü konuştuk.

-Öncelikle sendikanızın örgütlü olduğu yerlerdeki faaliyetleri ile demir yollarında çalışma koşulları ne durumdadır?

– Sendikamız kurulduğu günden bugüne, özellikle AKP Hükümeti döneminde, demir yollarında birçok kaza oldu. Pamukova, Çorlu, Sakarya, Ankara gibi kazalar oldu. Bu kazalar ile ilgili sendikamız kazaların gerçek nedeni, neden kaynaklandığı konusunda bakanlığa rağmen kamuoyuna doğru bilgiler verdi. Diğer taraftan demir yollarında AKP dönemiyle birlikte siyasi kadrolaşma ve atamalar oldukça fazlalaştı. Tabi bu da kurumun yapısını bozuyor, kurumdaki işleyişin önüne geçiyor. Biz temelde bunlarla mücadele ediyoruz.

Diğer yandan demir yollarını da ilgilendiren İstanbul’da ve Ankara’da bulunan arazi satışıyla ilgili kamuoyunu bilgilendirmekteyiz. Bunların satılmaması için de mücadele vermekteyiz. Dolayısıyla sendikamız TCDD yönetiminin “ulaşım odaklı olmayan” bu gibi girişimlerinin önünde bir engel teşkil etmektedir.

Bu yüzden sendikamız, yönetimin gözünde susturulması ya da yok edilmesi gereken bir kurum olarak görülmektedir. Üstelik demir yollarındaki üst düzey yönetimin birçoğu, 31 Mart seçimlerinden önceki AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden geldikleri için mesleki bir tecrübeleri, bilgileri yoktur.

Tamamen AKP yandaşlığı üzerinden buralara gelen kişilerdir. Bunlarında bu yerlerde olmaması gerektiği ile ilgili açıklamalarımız oldu. Tüm bunlar toplandığında sendikamız ortadan kaldırılması gereken bir hedef haline geldi.

Sendikamızı tasfiye etmeye sürgünlerle başladılar. Yasa ve yönetmelik gereği yeri değiştirilmemesi konusunda hüküm bulunan sendika şubeler başkanı, temsilciler ve genel başkanımız sürgün edildi. Bu sürgünlerden şu ana kadar geri adım atmadılar. Bu konuyla ilgili bir kamuoyu oluşturmak amacıyla 2-4 Haziran arasında Ankara’ya doğru 3 günlük yürüyüşümüz oldu.

“İşçiler kaos ortamında çalışıyor”

4 Haziran’da TCDD Genel Müdürlük binası önünde yapılan basın açıklaması sonrası, TCDD Genel Müdürü sendikalı üç kişilik bir heyetle görüşeceğini bildirmesine rağmen görüşme yapmadı ve polis tarafından engellendik.

Anladığımız kadarıyla genel müdür kendisinin besleneceği bir kaos ortamı yaratmak istiyor ya da ne yaptığının farkında değil.  Alınan bu tutum hem işçilerin zararına, hem de kurumun ve insanların zararınadır. Biz ulaşım iş kolundayız, insan taşıyoruz. Barışçıl olmayan, kargaşa, kaos ortamında bulunan işçilerin her Ankara’ya karışabileceğini söylemek istiyorum.

Siz tüm bu durumları protesto etmek amaçlı protesto gerçekleştirdiniz. Yürüyüş nasıl geçti, sendika ve kamuoyu açısından nasıl bir etki yarattı, yansıması oldu?

-Biz yürüyüşümüze 2 Haziran’da İzmir, İstanbul, Adana ve Diyarbakır’dan başladık. 4 Haziran’da ise Ankara’da olduk. Ankara yürüyüşümüze birçok ilden destek verildi. Yürüyüşümüzün amacı, bahsettiğimiz bu hukuksuzluklara karşı bir kamuoyu oluşturmaktı.

Bunda da başarılı olduk. Gittiğimiz yerlerdeki halkı bilgilendirdik. Çeşitli bilgilendirici görsel materyallerle insanlara sesimizi duyurduk. Başarılı olduğumuza inanıyorum, çünkü kamuoyundan olumlu geri dönüşler aldık.

Esasen haklılığımızı hatırlatmak için yollara düştük. Başarılı da olduk.

-Bundan sonrası için bir eylem planınız var mı? Bu süreci nasıl yürütmeyi düşünüyorsunuz?

-Biz önce bu sorunları muhataplarıyla  görüşerek kamuoyuna duyurmadan çözmeyi umduk. Ancak bu olmadı. Daha sonra kamuoyunu bilgilendiren çalışmalar yaptık.

Diğer yandan siyasiler vasıtasıyla sözümüzü Meclis’e taşıdık. HDP, CHP ve İyi Parti’li vekiller çok yardımcı oldular. Ayrıca süreci yargıya da taşıdık.Yargı sürecimiz devam etmektedir. Bu süreç içerisinde yeni mücadele yöntemlerini de geliştireceğiz. Hedefimiz, yapılan tüm haksızlıkları gidermek, sürgün edilen arkadaşlarımız için adaleti yerine getirmektir. Bu taleplerimiz yerine getirilinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.

 

“Yapılması gereken halkın anlayacağı şekilde sesimizi duyurmak”

-Birçok muhalif kesime de bu tarz saldırılar gerçekleştirildi. Böylesi durumlarda kamuoyunu harekete geçirmek için neler yapılması gerekir ve sizin kamuoyundan beklentiniz nedir?

– Yirmi yıldan beri kamuoyu üzerinde müthiş bir baskı var. Özellikle son zamanlarda vekilliklerin düşürülmesi, belediye başkanlarına kayyım atanması, gazetecilerin, muhalif öznelerin sebepsiz ya da inandırıcı olmayan sebeplerle gözaltına alınması, tutuklanması, sendikacıların bizler gibi sürgüne gönderilmesi gibi müthiş bir baskı ortamı oluşmuştur. Farklı mecralara yapılan bu saldırılar aslında tek bir amaç için yapılmaktadır: Muhalif sözün kesilmesi.

Burada yapılması gereken şey şudur:Haklarımızı ve yaşanan hukuksuzluğu halkın anlayacağı şekilde kamuoyuna duyurmak ve dik durmaktır. Yoksa bu yaşananlara sessiz kalınırsa ve dik durulmazsa hukuksuzlukların daha fazlası gelecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu