Güncel

İşkenceyi haberleştiren gazeteciler tahliye edildi

Wan'da iki Kürt köylüsünün helikopterden atılmasını haberleştirdiği için tutuklanan gazeteciler ilk duruşmada tahliye edildi

Van’da iki Kürt köylüsünün helikopterden atılarak işkenceye maruz kalmasını haberleştirmeleri sonrası 9 Ekim 2020 tarihinde tutuklanan Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Adnan Bilen ve Cemil Uğur, Jinnews muhabiri Şehriban Abi ve gazeteci Nazan Sala ile tutuksuz yargılanan MA muhabiri Zeynep Durgut hakkında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla açılan davanın duruşması başladı.

Van 5’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya gazeteciler Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.

Meslek örgütü temsilcileri ile ailelerin pandemi gerekçesiyle alınmadığı duruşmayı sadece dört gazetecinin takip etmesine izin verildi ve telefonlar kapatıldı.

Adnan Bilen: Burada tüm muhalif gazeteciler yargılanıyor

Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada ilk olarak savunmasını yapan Adnan Bilen, davanın gazetecilik yargılaması olduğunu vurguladı.

Bilen, “Burada yapılan yargılama, tüm muhalif gazetecilerin yargılanmasıdır. Bu yargılama tarihe not düşülecektir” dedi.

Bu sırada mahkeme başkanı, Bilen’in savunmasına, “Kendinle ilgili kısımları anlat, herkes biliyor” diye müdahale etti.

Daha önce çektiği fotoğraflardan kaynaklı yargılandığını ifade eden Bilen şunları söyledi:

Basın kartı sahibi olmadığımız yazıyor iddianamede. Basın kartı akredite kartıdır. İletişim Başkanlığı 4 ayda 680 kişinin basın kartını iptal etti. Türkiye’deki yabancı basının yüzde 90’ı ülkeyi terk etti. Türkiye’de sarı basın kartı olmayan on binlerce gazeteci var. Van Gölü Gazeteciler Cemiyeti’nin 100 küsur üyesinin 12’si sarı basın kartı sahibidir. İletişim Başkanlığı, basın kartı yönetmeliği iptal davasında kartın tanımlayıcı değil kolaylaştırıcı nitelikte olduğunu söylemiştir.

Ben ve burada bulunan beş arkadaşımız yaptıklarımızdan sorumlu tutulabiliriz. Bizler muhabiriz. Ajansın yaptıklarından bizim sorumluluğumuz olamaz. İstanbul’da merkezi var, yayın kurulu var. Altı aydır cezaevindeyiz. Aylarca neyle suçlandığımızı bile bilmedik. Bu pandemi sürecinde biz özgürlüğümüzden, işimizden ve evimizden uzak bırakıldık. Bu haksızlığın giderilmesi gerekiyor.

Hakim salonu terk etti

Mahkeme başkanı Bilen’in savunmasını sık sık keserken, bu sırada Van Baro Başkanı Zülküf Uçar da salona girdi.

Mahkeme salonunun kapısının kilitli olduğu anlaşılırken, mahkeme başkanı, salonda daha az avukat bulundurulmasını istedi.

Bunun üzerine avukatlar ile heyet arasında gerginlik yaşanınca, mahkeme başkanı salonu kısa süreliğine terk etti.

Nazan Sala: Sarı basın kartı dikkate alınacak bir kart değildir

Adnan Bilen’in savunmasının ardından Nazan Sala’nın savunmasına geçildi.

Davada mesleki faaliyetlerinin yargılandığını dile getiren Sala, 15 yıldır gazetecilik yapmasına rağmen iddianamede sarı basın kartı bulunmadığı gerekçesiyle gazeteci olarak görülmemelerine tepki gösterdi.

2010-2017 yılları arasında sahip olduğu sarı basın kartının çalıştığı gazetenin 2017’de Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılmasıyla iptal edildiğini söyleyen Sala, gazeteci olup olmadığının bugün bu kart üzerinden değerlendirilmesine sarı basın kartının dikkate alınacak bir kart olmadığını söyleyerek tepki gösterdi.

2019 yerel seçimleri sonrasında Van Büyükşehir Belediyesi basın biriminde belediyeye kayyum atanıncaya kadar müdürlük yaptığını anlatan Sala, “İşime son verilince mahkemeye başvurdum. Bu süreçte serbest gazetecilik yapmaya çalıştım. Yasal olan, bir sürü yerde temsilciliği ve muhabiri olan bir ajansta çalıştım. Davamı kazandım ve işe iade edildim. Sonrasında da tutuklandım. Benim iş yerime baskın yapılacaksa, belediyeye baskın yapılmalıydı” dedi.

Gazete arşivi suçlaması

Sala, pandemi dahil birçok farklı konuda haberlere imza atmasına rağmen kimi haberlerinin cımbızlanarak iddianameye eklenmesini de eleştirdi.

Evine yapılan baskında el konulan gazete arşivine değinen Sala, “2010 ile 2016 tarihleri arasında çıkan 10 gazeteden ibaret bir arşivim var. Bunlar iddianamede suç unsuru olarak çıkıyor. Gazeteler için toplatma kararı da yok. Bir gazetecinin arşivinde gazete bulunması kadar normal bir durum var mıdır?” diye sordu.

Yine Twitter hesabından bugüne dek 300’e yakın paylaşımda bulunduğunu ve çocuk istismarından iş cinayetlerine kadar birçok konuda tweet attığını söyleyen Sala, ancak iddia makamı maksatlı bir şekilde bu paylaşımlarının arasından yalnızca birkaçını seçip iddianameye ‘suç delili’ olarak koyduğunu kaydetti.

‘Biz özgür olmazsak siz de özgür olmazsınız’

Mahkeme Başkanı’nın “Suç unsuru olacak şeylere girme” diyerek sözünü kesmeye çalıştığı Sala, savunmasına şöyle devam etti:

Ciddi bir inceleme yapılmış olsaydı benim paylaşımım olmadığı, etiketlendiğim için sayfamda görünen şeyler olduğu anlaşılırdı. Bunlardan suç isnat edilmektedir. Altı aydır cezaevindeyiz. Geçirmiş olduğum ameliyatlar nedeniyle ilaç almam gerekiyor. Üçüncü aydan sonra alafranga aparat aldırabildim. Ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kaldım. Cezaevine geldiğimde karantinada kaldım. Günlerce, hatta aylarca kalan da var. Ben hayatımı koğuş arkadaşlarım vasıtasıyla sürdürebildim. Biz gazetecilere, özellikle Kürt gazetecilere uygulanan bir müdahale söz konusu. Bir ülkede basın özgür olmazsa kimse özgür olmaz, siz de olmazsınız. Tahliyemi ve beraatimi istiyorum.

Şehriban Abi: Bu haberleri yapmak suç mudur?

Ardından bir diğer tutuklu gazeteci Şehriban Abi’nin savunmasına geçildi.

Çalıştığı JinNews’in resmi bir haber ajansı olduğunu belirten Abi, “Tutukluluğumuzun 5’inci ayında iddianame hazırlandı. İddianame denilse de… 2020 yılının ilk dört ayında teknik takip yapılmış. Ben kadın ve çocuk istismarı haberleri yaptım. Bu haberleri yapmak suç mudur?” diye sordu.

Abi, hakkındaki “örgüt üyesi olmak” iddiasına dair bir delilin olmadığını vurguladı.

Abi, Mahkeme Başkanı’nın “Dosyanda not defteri var, ona dair ne diyorsun?” sorusunu, “Ben gazeteciyim, telefonumun kaybolması ya da kırılması durumunda rehberimdeki numaraları buraya geçiriyorum. Kim örgüt üyesidir, kim değildir ben bilmiyorum, bilemem” diye yanıtladı.

Cemil Uğur: Helikopter haberinden tutuklandım

Tutuklu Gazeteci Cemil Uğur ise savunmasına, “Ben gazeteciyim ve burada gazetecilik yargılaması yapılıyor” diye başladı.

“İddianamede sadece toplumsal haberler yapıldığı, doğa olayları, spor ve magazin haberleri yapılmadığı iddia ediliyor” diye devam eden Uğur, “Oysa biz Van Başkale depreminden Türkiye’nin hafızasında kazınan kareleri de çektik” vurgusu yaptı.

Mezopotamya Ajansı’nın yasal bir ajans olduğunu vurgulayan Uğur, “Bana sorulan telefon görüşmesi, haber kaynağımla yaptığım görüşmedir. İki yurttaşın helikopterden atıldığına dair haberi yaptığım için tutuklandım. Bu suç değildir. Haberimizin kaynakları, hastane raporları ve görgü tanıklarının beyanlarıdır. Bu tarz işkence haberleri yüksek kamu yararı taşır” dedi.

Gazetecilikte sarı basın kartı şartının olmadığını söyleyen Uğur, “Telefonda bulunan görüntüleri görmedim ve sosyal medyada paylaşmadım. Gazetecilik görevimi yerine getirdiğim için yapılan suçlamayı kabul etmiyorum çünkü gazetecilik suç değildir” diye ekledi.

Zeynep Durgut: 8 Mart’ı aktarmanın nesi suç olabilir?

Davanın tek tutuksuz sanığı gazeteci Zeynep Durgut ise Şırnak’ın Cizre ilçesinden SEGBİS ile duruşmaya bağlandı.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla TV’ye yaptığı haber paylaşımının suç sayıldığını aktaran Durgut, “Canlı bağlandığım TV programı beni alakadar etmiyor. Ben gazeteciyim. Her gün yüzlerce kadının öldürüldüğü bu ülkede 8 Mart’ı aktarmanın nesi suç olabilir? Bunun hukuksuz olduğunu düşünüyorum. Yaptığım haberler kadın ve çocuk haberleridir, doğa haberleridir. Beraatimi talep ediyorum” dedi.

‘Van’da penguen yok’

Gazetecilerin savunmalarının ardından avukat savunmalarına geçildi. Gazetecilerin avukatlarından Ekin Yeter, duruşmada iki tanığın dinlenmesini talep etti. Mahkeme başkanı, talebi “Ne gerek var, çok heyecanlısınız” diye reddetti. Daha sonra gazeteci Adnan Bilen’in avukatı, eski Van Baro Başkanı Murat Timur savunma yaptı.

Müvekkillerine müdahale eden mahkeme başkanından sözünün kesilmemesini isteyen Timur, savcılığın kendi bakış açısıyla iddianame hazırladığını belirtti.

İddianame için ‘politik bir belge’ diyen Timur, “Neden magazin, spor haberleri yok’ demiş. Kendi değerlendirmeleri üzerinden penguen belgeseli bekliyor sanırım. Ancak Van’da penguen yok. Van kedisi haberi mi bekliyor?” diye sordu.

Müvekkillerinin sarı basın kartları olmadığı için gazeteci olarak görülmemesini eleştiren Timur, sarı basın kartının gazetecilik için zorunlu olmadığını hatırlattı.

Timur, “Dün de Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, basın kartı yönetmeliğinin çeşitli hükümlerinin keyfi olduğu gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi. Kamuoyunda bu dosyanın gazetecilik dosyası olduğu biliniyor” dedi.

Teknik malzeme talebine ret

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Avukat Veysel Ok ise duruşmayı izleyen gazetecilerin bilgisayar ve telefonlarına el konulmasına tepki göstererek konuşmasına başladı.

Veysel Ok, “Bu duruşmada ‘gazetecilerin alet edevatları aranamaz el konulamaz’ şeklinde bir Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararı sunacaktım ki duruşmayı izleyen gazetecilerin telefon ve bilgisayarlarına el koydunuz ve bunu tutanağa geçirmediniz. Siz bu konuda kararınızı verin ben sonra savunmaya geçeceğim. İade edilmesini ve haberlerini yazması için kolaylık sağlanmasını istiyorum” talebinde bulundu.

İddia makamı, gazetecilerin teknik malzemelerine el konulmadığını, ses ve görüntüye karşı ‘tedbir’ olduğunu belirterek, talebin reddini istedi.

Mahkeme heyeti, el koyma kararı olmadığını ileri sürerek, talebi reddetti.

‘Yargılanan işkence haberleridir’

Ardından savunmasına devam eden Veysel Ok şunları söyledi:

Bu davanın özü iddianamede gizlenmiş vaziyette. Asıl vaka, asıl olay iddianameye konulmamış. İşkence olayı haberleştiriliyor, bütün Türkiye bu haberi duyuyor. Savcının bu motivasyon ile gazeteci arkadaşların işyerlerinde arama yaparak, delil aradığını görüyoruz. İddianamenin kendisi davanın hukuki olmadığının delilidir. Eğer bu işkence haberleri olmasaydı bu haberden Türkiye haberdar olmayacaktı. Burada yargılanan işkence haberleridir.

Hepimiz bu gazetecilerin 6 aydır tutuklu olma nedeninin bu olduğunu biliyoruz. Savcı sürekli olarak spor, magazin, doğa haberleri yapmadıklarından, çalıştıkları ajansın erişime engellendiğini belirtiyor. Savcı hangi yetkiyle gazetecinin spor ve magazin haberi yapmamasını ‘örgüt üyeliğine’ delil gösteriyor. Van’da gazeteci ne yapsın? Van’da sürekli hak ihlali var. Gazeteci onu haber yapıyor.

‘Çantanın fiyatını mı haberleştirseydiler?’

Tutuklu gazeteci Nazan Sala’nın avukatı Ekin Yeter ise gözaltı aşamasında kimi hukuksuzluklarla karşı karşıya kaldıklarını ifade etti.

İddianamede, gazetecilik faaliyetleri dışında herhangi bir delilin olmadığını kaydeden Yeter, müvekkili Sala’ya yöneltilen suçlamaların tutuksuz yargılanan Zeynep Durgut’a da yöneltildiğine işaret etti.

“Hapishanede yaşanan bir hak ihlalinin haberleştirilmesi neden devlet düşmanlığı olsun” diye soran Yeter, “Yurttaşlara işkence yapanların haberlerini yapmak iktidarı rahatsız eder doğrudur. Ama basının denetim görevidir. Ülkenin hali ortadayken, Van’da her gün yeni hak ihlalleri ve olumsuzluklarla karşılaşırken Demet Akalın’ın çantasını kaç paraya aldığını mı haberleştirseydiler gazeteciler?” ifadelerini kullandı.

Müvekkili Sala’nın 15 yıldır gazetecilik yaptığını ve tutuklandığında Van Büyükşehir Belediyesi’nde çalıştığına değinen Yeter, “Dosyayı şişirmek ve çeşitlendirmek için çok sayıda gazeteciyi dosyaya boca etmişler” dedi.

Nazan Sala’nın diğer avukatı Veysi Altay ise “Uluslararası kurumların raporlarına göre dünyada hapiste tutulan gazetecilerin üçte biri Türkiye’dedir. Tutuklanmayıp, adli kontrol kararı verilenler ya da yargı tacizine maruz kalanları da eklersek veriler artacaktır” dedi.

Verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti tutuklu gazetecilerin ayda bir imza verme ve yurtdışına çıkış yasağı tedbirleriyle tahliyesine hükmetti.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu