DerlediklerimizGüncel

Kavel Alpaslan| ‘Komünist kral’ Agis!

Şüphesiz 'zenginliklerin ortaklaşa kullanımı', 'eşitlik düzeni' gibi ifadeler ilk bakışta akıllara Agis'in bir çeşit 'komünist' olduğunu getiriyor. Bu hem doğru hem de yanlış. Kimi tarihçiler 'Sparta komünizmi' kavramını kullanmakta.

Geride bıraktığımız 2000’ler, antik dünyanın Hollywood filmleriyle ile buluştuğu yıllardı. Truva, Gladyatör, Büyük İskender… Tabii bu filmlerin hiçbiri 300 Spartalı kadar eleştirilmedi. Filmin ne denli oryantalist bir bakışla yapıldığını tekrarlayarak on küsur yıllık tartışmayı yeniden açmaya gerek yok. Biz Hollywood sinemasının dokunmadığı ‘öteki’ Sparta’dan bahsedelim, ülkedeki yozlaşma ve artan eşitsizliğe karşı toprak paylaşımı ve eşitlik uğruna kellesinden olan bir kralın hikayesini anlatalım.

“Zenginlik bakımından, öbür krallarla boy ölçüşemem, ama duygularımın yalınlığı ve özentisizliği bakımından onların üstünde kalmayı başarır ve yurttaşlarımı eski eşitlik düzenine, malların ve zenginliklerin ortaklaşa kullanıldığı yaşama biçimine geri döndürebilirsem gerçek bir kralın, yurttaşlarını düşünen iyi bir önderin görevini yerine getirmiş olacağım ve o zaman bu büyüklük benim olacaktır.”

‘SPARTA KOMÜNİZMİ’ VAR MIDIR?

Bu sözlerin sahibi IV’üncü Agis’in hikayesine geleceğiz. Ama onun yaşamını daha iyi anlamak için önce yukarıdaki ifadelerin kafalarımızda canlandırdıklarını açarak başlayalım. Şüphesiz ‘zenginliklerin ortaklaşa kullanımı’, ‘eşitlik düzeni’ gibi ifadeler ilk bakışta akıllara Agis’in bir çeşit ‘komünist’ olduğunu getiriyor.

Bu hem doğru hem de yanlış. Kimi tarihçiler ‘Sparta komünizmi’ kavramını kullanmakta. Örneğin Avusturyalı Marksist tarihçi Max Beer de bu kavramı kullanır ancak bunun ‘son kertede bir topluluğun yararlanma ve tüketim komünizmi olduğu, üretimde bir ‘komünizm’ olmadığını’ ekler. Öyleyse biz de önce Sparta’daki toplumsal düzeni ele alalım.

Sparta, ekonomisi Atina’dan farklı olarak tarıma dayalı, savaşçı bir topluluktur. Eşitsizliğin korkunç seviyelere ulaştığı, zenginin gittikçe zenginleştiği, yoksulun gittikçe yoksullaştığı yıllarda, kanun koyucu Likurgos’un reformları, Agis’in ‘eski düzenini’ temsil etmektedir. Bu düzenlemelerin çok geniş çaplı bir toprak reformu olduğunu söyleyebiliriz.

Toprakların eşit parçalara bölünerek tüm Spartalılar arasında paylaşılması çağrısı, elbette büyük toprak sahiplerince hoş karşılanmaz. Ancak Likurgos’un askeri ve siyasi gücü karşısında boyun eğilir. Burada küçük bir sınıfsal yapı parantezi açalım. Sparta’da nüfusun çoğunluğunu ‘Helotlar’ adı verilen, özgürlüğü bulunmayan insanlar oluşturmaktadır.

Statüleri neredeyse köleyle eşit olan Helotlar için bu reformlar fazla bir anlam ifade etmemektedir. ‘Perioeci’ler ise Sparta vatandaşı olmayan özerk bir gruptur.

Likurgos, toprak paylaşımının ardından tarımda kullanılan araçların da eşit şekilde bölüştürülmesini düşünmüş olsa da başaramaz. Bunun yerine Sparta’nın beraber yemek yeme gibi daha paylaşımcı Dor geleneklerini canlandırmakla yetinir. Sonuç itibariyle Likurgos Anayasası, antik dünyada çok büyük ses getirir. Öyle ki Roma’daki köle ayaklanmalarında dahi, kurulan bu düzenin payı vardır. Fazla uzatmayalım ve Likurgos’un hikayesini başka bir yazıya bırakalım.

IV. Agis

TOPRAKLAR EŞİT PARÇALARA BÖLÜNÜYOR

Milattan önce 200’lerde Agis tahta geçmeden önce, Sparta büyük askeri başarılar kazanmış ancak Likurgos yasalarından da bir o kadar uzaklaşmıştır.

Yolsuzluğun ve eşitsizliğin artması üzerine halk, düzenin değişmesi için ‘ayaklanma’ beklemektedir. İşin ilginç yanı, yeni düzenlemeler bekleyen yoksul halkın kurtarıcısı, ülkenin belki en zengin ailelerinden gelen Agis olacaktır. Annesi Agistrata ve büyük annesi Arkhidamia ülke siyasetinde saraya yakın, önemli isimlerdendir.

Oysa Agis’in yolu saraydan farklı olur. ‘Krallığın onurunun, eski yasalar yürürlüğe koyulmadığı sürece umurunda olmadığını’ söyler. Onun bu görüşüne, sonradan ikna edecek olsa da, başta ailesi dahi karşı çıkar. Fakat Agis kitlelerin coşkulu desteğini arkasına alır.

Peki neydi Aris’in tasarladığı reformlar? Şöyle özetleyebiliriz: Halkın bütün borçları bağışlanacaktır. Ülke toprakları 19 bin 500 eşit parçaya bölünecektir. 4 bin 500 parça gerçek Spartalıların, 15 bin parça Perioecilerin olacaktır.

Bu 15 bin parçadan Spartalı düşüncesini benimsemiş, fiili hizmetini yerine getirmiş yabancılar da yararlanacaktır. Çocukların eğitimi Sparta devletinin sorumluluğunda olacaktır. Sparta’nın eski görenekleri ve gelenekleri, yaşam anlayışı yeniden geçerli olacaktır…

‘TÜM TOPRAKLARIMI BAĞIŞLIYORUM’

Tasarının içeriği dönem koşulları bakımından gerçekten devrimci bir nitelik taşıyordu. Elbette reformların uygulamaya koyulması Agis’in dudağından çıkacak iki kelimeyle olacak iş değildi.

Ülkede seçkin aileler arasından seçilen ve kralları denetlemekle görevli ‘Ephoros’lar vardı. Bu beş kişilik Ephoros heyeti, iki kralla yönetilen ülkede çift başlılığı önlemekle mükellefti. Her neyse, Agis tasarıyı senatoya sunar fakat bir karara varılamaz.

Dört Ephoros’tan biri tasarıyı doğru bulduğunu açıklar, bunun üzerine Halk Meclisi’ne taşınan gündeme dair Agis, elindeki son ve en güçlü kartını şu sözlerle oynar: “İlk olarak çayır ya da tarla, tüm topraklarımı bağışlıyorum. Ayrıca 600 talanton (26 kg.’lik bir Eski Yunan ağırlık ölçüsü) değerinde de gümüş bağışlıyorum. Ülkenin en zenginlerinden olan annem, anneannem ve bütün dostlarım da böyle yapacaklardır.

Diğer kral II’nci Leonidas ise tasarıya karşı çıkar. Özellikle borçların silinmesi konusunda tüccarların, tefecilerin ve kimi zanaatkarların mağdur olacağından yakınmaktadır.

Ephoros’lar da benzer düşüncededir. Yönetici ve varlıklı sınıfların tüm itirazlarına rağmen Agis’in büyük fedakarlığının yankısı daha etkili olur ve tartışmaların ardından tasarı mecliste yapılan oylamada alkışlarla kabul edilir.

.

İŞKENCEYLE BİTEN SON

Bu oylama yapıldığı zaman Agis 20’lerinin başında bir gençtir ve otoritesi kanun koyucu Likurgos’la kıyaslanamayacak kadar zayıftı. Bu yüzden tasarının ardından toprak ağaları, Leonidas ile birlikte Agis’e karşı saldırıya geçti.

Agis, Sparta gibi hesapların büyük ölçüde ‘kılıçla’ görüldüğü bir yerde başına gelebileceklerin farkında olacak ki, Poseidon tapınağına sığınır. Buradan yalnızca yıkanmak için dışarı çıkmaktadır. Bir gün Leonidas ve peşindeki silahlı adamları Agis’i tapınak dışında kıstırır ve esir alır. Ancak her ne olursa olsun Agis bir kraldır, bundan da öte yoksul Spartalıların sevdiği biridir.  Yani Leonidas’ın bir hamlede Agis’i yok etme şansı yoktur.

Önce araya sokulan Ephoros’larla ‘ikna yolu’ denenir; başarılı olunmaz. Ardından çeşitli baskılarla Agis’in reformlardan dönmesi için çaba harcanır, ancak Agis ‘aldığı kararların yerinde olduğunu ve Likurgos yasalarının en iyi yasalar olduğunu düşündüğü için geri adım atmayacağını’ söyler. Bu sırada ailesi, onun halk önünde yargılanması için girişimlerde bulunur ancak sonuç alınamaz.

Nedeni oldukça basittir: Yoksulların ‘kahramanını’ yoksulların önüne çıkarmak, Agis’i esir alanlar için ‘deplasmanda maça çıkmaya’ eşittir. Bu nedenle esir tutulduğu yerde yapılan düzmece mahkeme Agis’in boynu kırılarak öldürülmesine karar verir.

İşte buradan sonrası, Osmanlı’da Şeyh Bedreddin isyanından sonra yakalanan Börklüce Mustafa’nın idamına çok benzemektedir. Elbette arada yüzyıllar olsa da yoksul halk nezdinde itibar sahibi birinin egemenlerce idamı her yerde birbirini andırıyor.

İnfaz edilmeden önce Börklüce’den af dilemesi isteniyor, Börklüce kabul etmeyince gözünün önünde teker teker müritleri öldürülüyor. Buna ek olarak türlü türlü işkencelerle itibarının silinmeye çalışılması ve “iriş dede sultanım iriş”sözüyle hafızalara kazınan müritleriyle diyaloğu, yine başka benzerlikler.

Agis’e de benzer bir ‘itibarsızlaştırma’ yöntemi uygulanır. Takipçilerinin önüne getirilen Agis’e uzun süre işkence yapılır. Onu göz yaşlarıyla izleyenlere Agis’in şöyle söylediği öne sürülmekte: “Ağlamayı bırak dostum. Doğru olmayan bir yargı sonunda ölüyorum. Bunun için de katillerimden daha iyi bir insanım.

Agis’in infazını annesi ve anneannesinin de izler. Annesi, ölmeden önce oğlunun cansız bedenine sarılır, daha sonra kendi annesini ipin ucunda sallanırken görür.

Son sözlerinin “Ölümümüzün Sparta’nın kurtuluşuna yararlı olmasını dilerim” olduğu söylenir.

LEONİDAS’IN OĞLU, AGİS’İN YOLUNDA

Sparta’da Agis’in reform mücadelesi bayrağını ilginç bir şekilde Leonidas’ın oğlu Kleomenes devralır. Agis’in ölümünden beş yıl sonra tahta geçen Kleomenes, Agis’in eşiyle evlenir ve onun düşüncesinden etkilenir.

Agis’ten daha farklı olarak askeri başarılarla ‘kılıç’ gücünü elinde bulunduran Kleomenes’i şu sözleriyle biliyoruz:

Lakonia’nın başkenti Lakedemon’dan şehvet düşkünlüğü, lüks, tefecilik gibi yoksulluk ya da zemginlikten beter birtakım kötülükleri kan dökmeden söküp atabildimse kendimi gerçekten kralların en mutlusu sayacağım. Elimdeki baskı araçlarını, bugüne kadar hep büyük bir sorumluluk duygusuyla kullanmaya çalıştım.

Halkın yararına yaptığım iyi davranışlarımın karşısına çıkmaya kalkışanları sadece yolumun üstünden uzaklaştırmak ve sürgüne göndermekle yetindim.

Şimdi de bütün toprakları yurttaşlar arasında eşit olarak pay etmek; borçluların borçlarını sildirmek ve gerek kollarının gerek kafalarının gücü bakımından yurttaşlığa almamızı doğru bulacağım yabancıları aramıza katmak, böylece Sitenin savunmasının daha da güçlendirilmesini sağlayarak Sparta’nın Illirya’lılar karşısında savunma gücünü artırmasını sağlamak istiyorum.

Kleomenes’in savaşçı politikaları sonucu Sparta pek çok düşman edinir, sonuç olarak şehir bağımsızlığına Makedonya Kralı Antigonos’a kaybeder. Ancak bu dönemde Antigonos, kral Agis ve Kleomenes’in uygulamak istediği toplumsal düzeni yeniden yürürlüğe koyar.

HOLLYWOOD’DAN ÖTE BİR TARİH

Agis’in hikayesini anlatırken ana kaynak olarak yararlandığımız tarihçi Max Beer’in ömrü yetmese de günümüzde pek çok tarihçi Antik Yunan’ın iki büyük şehir devleti olan Atina ve Sparta arasındaki rekabeti, ‘Soğuk Savaş’a benzetir.

Kimileri karşılaştırmayı Sparta’nın ‘gaddarlığı’ ile Atina’nın ‘demokrasisi’ne indirgeyerek yürüttüğü için her iki devletin toplumsal düzenleri daha geri planda kalmaktadır.

Bu yorumu yapanların aynı zamanda Sovyetler ve ABD arasındaki Soğuk Savaş’a da benzer bir sığlıkla yaklaşmalarına şaşırmamalı. Öyle ya da böyle Sparta’daki toplumsal yapı gelecekteki sınıf mücadelelerinde dönemin dünyası için önemli bir referans olmuştur.

Sınıf mücadelesinin sadece modern zamanların bir ‘akımı’, bir ‘modası’ olarak görülmesi yanılgısı, tarihin sınıf mücadelelerinin hem sebebi hem de sonucu olduğu gerçeğini kapatmakta bunca imkana rağmen zayıf kalmaktadır.

Antik dünya ‘kılıç kalkandan’ öte tarihin motorunu bulmada en büyük anahtardır.(21 Temmuz 2018. Gazete Duvar)

Kaynaklar ve daha detaylı bilgilerin yer aldığı linkler

1- Sosyalizmin ve Sosyal Mücadelelerin Genel Tarihi – Max Beer (Can Yayınları)

2- http://biography.yourdictionary.com/agis-iv

3- http://www.wiki-zero.co/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvTGVvbmlkYXNfSUk

4- http://www.wiki-zero.co/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvQWdpc19JVg

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu