Emek

Kendini yakmaya çalışan çiftçiden AKP’ye, “Hem bizi, hem ülkeyi sattınız”

Geçtiğimiz günlerde Ziraat Bankası önüne tütün döküp ardından kendini yakmaya çalışan çiftçi konuştu: “AKP’ye oy vermiştim. Keşke ellerim kırılsaymış. İş yok, ekmek yok, ruh sağlığımız bozuldu.”

H. Merkezi: Malatya’da çiftçilik yapan Metin Çelik, borcunu erteleme talebini kabul etmeyen Ziraat Bankası’nın önüne traktörü ile getirdiği tütünleri “Müdür, sana para. Gel al paranı” diyerek döktü.

Ardından getirdiği benzini üstüne dökerek kendini yakmaya çalışan Çelik, bu esnada “Ne dediysem kabul etmedin. Para getir dedin durmadan. ‘Beni kayısıya kadar idare et’ dedim etmedin. Müdür, gel beraber yanalım. Al bu para, al sana para müdür sana para getirdim. Borcumu getirildim. Borcumdan düş, kendimi yakarım. Al sana para müdür yeter yeter. Memleketin en büyük çiftçisiydim aracı oldum” ifadelerini kullanmıştı.

“İflas eden tarım uygulamaları çiftçiyi de bitirdi”

BirGün’den Erk Acarer’in görüştüğü Metin Çelik eliyle uçsuz bucaksız tarlaları gösterip; “Yol yapmışlar, baraj yapmışlar ama çiftçinin sesini duymuyorlar” diye anlatıyor: “Bu ovanın hepsi boş bu sene. Çiftçinin tek yıllık bitkileri ekmesi yasak. Bunların içinde tütün, şeker pancarı, fasulye, mısır var. Yurtdışından gelen ürünler pazarda. Böyle üretim politikası olur mu? İflas eden tarım uygulamaları çiftçiyi de bitirdi.”

7 ton tütün heba oldu

Bunlar; Malatya Doğanşehir’deki Ziraat Bankası’nın önünde iflas ettiği, dahası borçlarını ödeyemediği için hem traktörü ve içindeki tütününe hem de kendine benzin dökerek yakmaya kalkan çiftçi Metin Çelik’in ifadeleri. İki ayrı depoda bulunan yaklaşık 7 ton tütünü öylece bekliyor. “Emeğimiz, alınterimizdi bu” diyor.

“Hem bizi hem ülkeyi sattınız”

Tütün hikayesi; neo liberalizmin iflasını, Türkiye’nin parsel parsel yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekilişini özetliyor. Bunu, en iyi Çelik’in ifadeleri ortaya koyuyor: “Sorun sadece çiftçinin sorunu değil, memleketin sorunu. Korkmayın, konuşun, eleştirin, hakkınızı alınterinizi Amerikalı Coni’ye, Türkiye’deki boynu kalına peşkeş çektirmeyin. Tütün dolu her yer. Amerikalının, İngilizin tütününü getirip sattıracağımıza, kendi, katkısız saf tütünümüzü satmamıza izin verin.”

“Derdimizi anlayan da anlatan da yok”

“Sanki kötü bir şey yapmışız gibi muamele görüyoruz” diyor. Cebinde sadece birkaç kuruşu olduğunu söylüyor: “Kelimenin tam anlamıyla paramız yok. Ben, bölgedeki çiftçiler arasında nisbeten iyi durumdaydım. Bağım, bahçem, tarlam var ama neye yarar? Mahsülümüzü satamıyoruz 8-9 aydır herkes mağdur. Ben bu haldeysem, arkadaşlarımın durumunu düşünemiyorum bile. Gazeteciler neden derdimizi anlatmıyor? Ürün yok, para yok. Depolar, ahırlar bomboş.

Hayvancılık yapmak da mümkün değil

Üretici Metin Çelik devam ediyor: “AKP’li Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, köylüye 300 koyun vereceklerini açıklamıştı. Hani? AKP’nin işi gücü, varsa yoksa reklam yapmak.” Çelik; yörenin boş ahırlarından söz ediyor: “Hayvan var mı? Otlar upuzun olmuş. Bu otlar, süt, et, tereyağı demek. Kaynaklarımız, insanımız heba ediliyor.”

Kredi borçaları erteleniyor ama yüzde 17 faizle

Metin Çelik; “Çiftçi hiçbir koşulda mağdur olmayacak, onları asla yalnız bırakmayacağız diyorlardı” sözleriyle daktarıyor: “Geldiğimiz noktada, traktörüne mazot alamayan, arazisini ekemeyen, borçlarını ödeyemeyen bir çiftçi var. Hayvan alacak paramız da yok, alsak yemine yetişemiyoruz. Bankalar peşimizde, kredi borçlarımızı ödeyemiyoruz. Tarım kredilerimize erteleme yapıyorlar ama yüzde 16-17 faizle; tamamen çaresiziz.”

Malatya’da kayısı da can çekişiyor

Çelik; “Çiftçi, köylü üretir, biz çalışkan insanlarız ama hiçbir olanak bırakılmadı” diyor: “Köylü milletin efendisiydi. Sürünüyoruz. Tarım cenneti Türkiye de bizimle beraber bitiriliyor. Bugün yarın Malatya’da kayısı da para etmeyecek. Köyün girişine kadar uzanan kayısı bahçem var. 700 ağaç ama ürün yok. Tüccar, stokçu elindeki malı tüketemedi ki, tekrar kayısı alsın. Halkta alım gücü mü kaldı?”

Tek bir AKP’li bile sormadı

Malatyalı çiftçi hem ülkenin hem üreticinin zor durumunu böyle anlatıyor. AKP iktidarı; yerli ve yabancı sermaye para kazansın diye çiftçiye ürün ektirmiyor. Ürün ekilse elde kalıyor, depoda çürüyor. Pazara çıksa halkta para olmadığı için satılmıyor. Metin Çelik’in eline benzin bidonunu alması bundan. “Bir de provokatör olduk” diyor: “Bunalmışım, cinnet geçirmişim, bu noktaya gelmişim, kendimi ateşe vermeye kalkmışım. Bir kişi de çıkıp ‘Ne oldu hemşerim?’ diye sormamış, ne bir AKP’li bakan ne de vekil ilgilenmiş. Demek ki bunların kişiliği bu kadarmış. AKP’ye oy vermiştim. Keşke ellerim kırılsaymış. İş yok, ekmek yok, ruh sağlığımız bozuldu. Ailem zor durumda. Çocuğum okula gitmek istemiyor.”

‘Durum çok ciddi’

Metin Çelik’i AKP’liler aramadı. Bu görevi muhalefet üstlendi. CHP İl Başkanı Enver Kiraz kendisini yalnız bırakmadı. CHP Lideri Kılıçdaroğlu ve Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce aradı. CHP Malatya Vekili Veli Ağababa da mağdur çiftçi ile yakından ilgilendi. Ancak bölgede sorunların çözümü için daha köklü değişiklere ve akılcı politikalara ihtiyaç var. Bir başka Doğanşehirli Hüseyin Kaya tarım üretiminin artık ‘yapılamadığı’ ilçede yaşananları şöyle özetliyor:

“Sorun Doğanşehir’in sorunu olmaktan çıkmış. Sorun başımızdakilerin açtığı sorun. İlçe, kurumlar liyakatla değil yandaşlık esasına göre yönetiliyor. İlçeyi yöneten bürokratlar, eğitimsiz kişiler. Doğanşehir’in kaderi İlkokul mezunlarının elinde. Sorun tütün sorununu değil artık. Bu sene belediye hoparlörlerinden defalarca yapılan anonslarla, tek yıllık bitkilerin ekilmesinin yasak olduğu duyuruldu. Bu adalet mi? Çiftçi tarlasını ekip biçemedikten sonra evine ekmeği nasıl götürecek, çocuğunu okula nasıl gönderecek? Borç batağına saplandık, çıkamıyoruz. Yetmezmiş gibi bir de bizleri seçim malzemesi yapıyorlar. Oysa durum yok ciddi, elbirliği ile çözüm bulmalıyız.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu