Güncel

GÜNCEL | “Yaşam Kavgadır, Kavga ise Her yerdedir!”

"Devrimci mücadele güçlerinin bugün sokakta gelişen tüm ilerici dinamikleri sahiplenme, onlarla bağ kurma çabası olumlu bir çabadır. Bu ortak çabayı başta işçi sınıfı olmak üzere, kadın ve gençlik alanlarında daha bir yoğunlaştırmak hem güncel hem de vazgeçilmez bir görevdir"

Sınıf savaşımı, hak ve hukuk mücadelesi boş vakitlerin veya belli protestolarla sınırlanan bir iş değildir, süreklilik ister. Yaşamın sürdüğü her alanda iyi veya kötünün, doğru veya yanlışın mücadelesi vardır. Üretim alanlarında emek mücadelesi, eğitimde fırsat eşitliği talebi, baskı altındaki ulusların ve azınlıkların demokratik talepleri, kadınların eşitlik, özgürlük mücadelesi vb.

Tam da başlıkta ifade ettiğimiz gibi “yaşam kavgadır, kavga ise her yerdedir.” Bakın iktidar blokuna, eskiden “dindar ve kindar bir gençlikten” söz ediyorlardı. Şimdi bir bütün olarak, toplumu “dindar ve kindar” olanlar ve olmayanlar temelinde bölmeye çalışıyorlar. Kendilerine oy veren destekleyen herkes vatansever.

Hem Saray katında hem Tanrı katında iyi birer kuldur. Oy vermeyen desteklemeyenler ise “hain veya şeytan”… Ve de taşlanması için bir fetvaya bile ihtiyaç yok. Her militarist kurum üyesi, her yargıç, her iktidar sözcüsü bu ulvi görevi yerine getirmekle mükelleftir. Tüm bu görevleri ifa ederken ikiyüzlü tutumlar ve yalanlarda farzdır.

İktidar bloku, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin haklı çığlığını “terörizm” yalanıyla bastırmaya çalıştı. Fakat bu tutmadı. Olayların arkasında “terör grupları” var denildi. Ama bu da tutmadı. “Kâbe’ye saygısızlık” yalanıyla her zaman olduğu gibi imdat frenine bastılar. “Bu da yalan” diyen vicdanlı yüreklerin sesi çoğaldıkça, yalancı “çobanlar” yalanlarıyla başbaşa kaldılar. Elbet ki, bu yalan makinaları durmayacaktır. Zorbalığın selameti için yalan ve talan siyaseti bir zorunluluktur.

 

Gare “müjdesi” kâbus oldu!

İktidar blokunun başı bu kâbus karşısında, önce lâl oldu. Sonra Süleyman Soylu Meclis kürsüsünde PKK liderlerini “bin parça etmekten” söz etti. Tüm çığırtkanlığına rağmen bu sesi duyan az oldu. Çünkü ortada gerçekler vardı. Kamuoyu bu ve benzeri çığırtkanlıklardan çok gerçeklerle ilgilendi. Hedeflerle net sonuçlar arasında uçurum olunca iktidar bloğunun tüm söylemleri çöpe gitti.

Şöyle ki, Gare’ye saldırıda TC devletinin hedefi, PKK’nin bazı ana karargâhlarını yok etmekti. Yani PKK’ye güçlü bir darbe vurmaktı. Bunun yanısıra esir askerlerin durumunu sonuca göre bir propaganda aracına dönüştürmekti. Sağ alınırsa yeni bir kahramanlık destanı yazmak; bu olmazsa “katlettiler” propagandasıyla Kürt halkına, müttefiklerine, demokratik kurumlara dönük saldırılara bir “meşruluk” alanı açmak vb.

Operasyonda TC devleti darbe vurmaktan çok darbelendi. “Katlettiler” propagandası da gereken etkiyi göstermedi. Bu sefer muhalefet bloğu, iktidar bloğunun arkasında saf tutmadı. Bu durum iktidar bloğunun başını deyim yerindeyse “zıvanadan çıkardı”. Sahip olduğu sokak sözcüğü alfabesiyle, kükredikçe kükredi. “Operasyona karar vermek, esirlerin böylesi bir sonuçla karşılaşacağını öngörmek anlamına gelir” vb. sesler yükselince, iktidar, çaresizlik içinde çare aramaya başladı ve yine “HDP’yi kapatma” propagandasını gündeme getirdi. Tabi ki, işe yine yalanlarla başladılar. Ama HDP’nin bir vekilin Kandil’e gittiği yalanı çok çabuk patladı. Süleyman Soylu’nun elindeki resimlerin “Barış Sürecinde” çekildiği ortaya çıkınca, iktidar

bloğunun propaganda malzemesi boşa düştü. Tüm bunlara karşın HDP’ye dönük saldırı hem sahada hem de masada sürüyor.

Sahadaki saldırılar yani HDP üyelerinin, yöneticilerin tutuklanmaları büyük ihtimalle sürecek. Kimi vekillerin vekilliklerini düşürmeleri olası. Diğer bir anlatımla, HDP’nin kadrosal gücünü, zayıflatmak için her türlü zorbalığa başvuracaklar. Peki tüm bu saldırılar, sistemin hedeflemiş olduğu sonucu üretecek mi? Tabi ki, hayır!

Devletin bugüne kadar esas olarak sarılmış olduğu zorbalık sopasıydı. Ama o sopa, HDP’nin gücünü dağıtmadı. Bilakis daha da kenetlendirdi. Özellikle yerel seçimlerde, “Batı”da belli kentlerde izlemiş olduğu taktik, iktidar bloğunun yüreğine bir kurşun gibi sapladı. Bu nedenle, iktidar yeni kurşunlara hedef olmamanın peşinde. Bunun için tüm hamlelerini HDP’yi “şeytanlaştırmak”, HDP ile diğer muhalif düzen partiler arasında olası “seçim ittifakları” arasına Çin seddi çekmek niyetindeler. Veya “HDP eşittir PKK” propagandasıyla “Millet İttifakı” denilen düzen partilerinin diğer kesimini parçalamayı amaçlıyorlar. Daha sade bir dille ifade edecek olursak; iktidar bloğunun HDP’ye yaklaşımını belirleyecek olan “iktidarda nasıl kalırız?” formülüdür. Ama bu, çözülmesi zor bir formüldür.

Bugün açısından tüm planlar masadadır ve tüm bu planlar seçim eksenlidir. Bunun için iktidar bloğunun yapmayacağı hiçbir oyun, düzenbazlık yoktur. Özellikle “Millet İttifakı” denilen düzenin diğer cephe partileri arasındaki çelişkileri derinleştirmek için masada ve Meclis’te her türlü hileye başvurulacaktır.

Ama görünen o ki, R.T.Erdoğan ve suç ortaklarının işi zor. Açlık, yoksulluk ve sefalet içine sürüklenen yığınlar, iktidar bloğundan hesap sormaktan kararlılar. Ama asıl olan bu öfkeyi, bu hesap sorma bilincini devrimci bir kanala akıtmak ve sınıf savaşımı cephesini güçlendirmektir.

Devrimci mücadele güçlerinin bugün sokakta gelişen tüm ilerici dinamikleri sahiplenme, onlarla bağ kurma çabası olumlu bir çabadır. Bu ortak çabayı başta işçi sınıfı olmak üzere, kadın ve gençlik alanlarında daha bir yoğunlaştırmak hem güncel hem de vazgeçilmez bir görevdir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu