Makaleler

Sınıf sendikacılığından ne anlıyoruz?

Sendika deyince aklımıza ilk sınıfın çıkarları doğrultusunda örgütlenmiş işçi örgütlenmeleri geliyor olsa da günümüzün sendika gerçekliği bunu karşılamamaktadır. Sendikaların ilk ortaya çıktığı ve geliştiği süreçlerdeki sendikal gerçeklik bu gün yoktur. Türkiye’de ve dünyada birçok farklı sendikal çizgi, ciddi bir karmaşa içerisinde var olma mücadelesi vermektedir. Esasta sendikal mücadeleye rengini veren ancak iki anlayıştan bahsetmek mümkündür. Birincisi sendikal mücadeleyi sadece

ekonomik mücadeleyle sınırlandıran çizgi; ikincisi ise sendikal mücadeleyi sadece siyasal bir mücadele arenası olarak gören anlayıştır. Ülkemizde hâkim olan sendikal anlayış daha çok birinci

şıkta tanımlamaya çalıştığımızdır. Bu sıralamanın içerisine aklımıza gelebilecek bütün sendikalar, konfederasyonlar girebilir. Bunların içerisinde sadece KESK’in nispeten ikinci şıkka bolca savrulduğu görülmektedir. Ancak esasta onunda kendisini ekonomik taleplerle, yasalarla sınırlamadığını söylemek mümkün değildir. Yukarda ifade etmeye çalıştığımız iki çizginin yani ekonomik mücadele ile siyasal mücadelenin sınıfın çıkarları noktasında birleştirilmesiyle savunulan sendikal çizgi ise sınıf sendikacılığını ifade etmektedir. Sadece ekonomik taleplerle varabileceğimiz mesafe ortadadır. Yine sadece siyasal taleplerle gittiğimizde ulaşabileceğimiz işçi sınıfı kitlesi de bellidir. Taban tabana zıt bu iki anlayış ancak işçi sınıfının nihai kurtuluşunu geciktirmek noktasında birleşmekte ve ortak hareket etmektedirler. Devrimciler sendikal örgütlenmeleri işçi sınıfının asli siyasal mücadelesini yürüten vazgeçilmez kaynak olarak görürüler. Bu alanda sendikalar siyasal mücadelenin tek başına yürütücüsü olmadığı gibi kendilerini sadece ekonomik mücadele ile de sınırlandırmamalıdırlar. Bu çerçevede sendikalarda siyasal mücadele ile ekonomik mücadele birlikte yürütülmek zorundadır. Aksi durumda sendikalar işçiler içerisinde ya ciddi derece marjinalize olmuş olacaktır ya da sadece

belli bir kesim olan sendika üyesi işçinin çıkarları doğrultusunda hareket eden alanlara dönüşmüş durumda kalacaktır. Sendikaların bu günkü gerçekliği, sendikalara hâkim olan çizginin politik özneleri tarafından ve devrimciler cephesinden tartışılmak durumundadır. Sendikalı ve sendikasız işçiler içerisinde hatta işsizler ve emekliler cephesinden sendikaların durumu tartışılmaya başlanmış ve işçiler sendikalara tepki göstermeye başlamıştır. Yarın da o koltuklarından zorla indirilecekler,

devlet tarafından kapatılan sendika kapılarını kırarak içeriye giren işçi ve emekçiler sınıf düşmanı, sendika ağalarını kovacak ve hatta işbirlikçi sendikacıları şiddetle cezalandıracaklardır. İşçi sınıfı, üretiminden parçalara bölünmesiyle birlikte bölünmüş sınıfsal birlik oluşturulamamıştır. Sendikaların asıl görevi ve var olma sebebi işçi sınıfının ortak mücadele noktasında birliğinin sağlanması için mücadele iken bu gün bu ayrışmanın bir sebebi de sendikalar haline gelmiştir. Hâkim sınıflar cephesinden dil-din-ırk, kadrolu, sözleşmeli, memur, taşeron diye bölünen işçi sınıfı bu gün iş yerlerinde A sendikalı B sendikalı diye ayrılır, ayrışır bir duruma gelmiştir. Aynı işyerinde çalışan, aynı işi yapan işçiler dahi yürütülen sendika politikaları sayesinde aynı sendikaya üye olamaz durumdadır. Peki, yukarıda ifade etmeye çalıştığımız sendikal anlayışlar mevcut duruma karşı nasıl bir mücadele sergilemektedirler ya da nasıl bir mücadele hattı örmeye hazırlanmaktadırlar? Açık ki hiçbir yol haritaları yok, tüm saldırılara karşı mücadeleye mecalleri yok. Uzlaşmacı işbirlikçi bu sendikaların tek korkuları ve kaygıları var kendi koltuklarını korumak. Bunun için sınıfın birliğini savunacak takatleri kalmamıştır. İdeolojik politik yeterlilikleri, bir sınıfsal bilinçleri olsaydı sendikaları birleştirmek noktasında cesaretleri olurdu. Torba Yasa’nın meclisten geçmesiyle bir kısım sendika torba yasanın ne kadar iyi bir şey olduğunu, taşeronların kadroya

alınacağını anlatmaya çalışırken, bir kısım sendika yasa geçtikten sonra tabanından gelecek tepkiden korktuğu için görev savma mantığıyla miting yapmayı tartışıyor. Yani bu noktada

da aynı tas aynı hamam Gezi de, Soma da, Torun Centır da aynı tavır aynı hat aynı çizgi… Sınıf uzlaşmacılarından, işbirlikçilerinden ve bu çizgide mücadele eden tüm anlayışlardan bir çıkış yapmalarını beklemek ahmaklık olur sınıfın birleştirici gücü mücadele ve fiili meşru hattır. Bu hatta yol alabilecek olanlar sınıfın dostları ve sınıf bilinçli devrimcilerdir. Yeter ki planlı/programlı sınıfa gidelim sınıfın içersinde fabrikalarda, mahallelerde olalım DDSB’nin de uzunca bir süredir ifade ettiği sendikal kopuşu ancak böyle gerçekleştirebiliriz.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu