DerlediklerimizGüncel

NUBAR OZANYAN | Hesaplaşma ve yüzleşme

"Resmi tarih gözüyle Ermeni-Kürt meselesine bakanlar asla adil bir yerde duramazlar. Resmi tarih öğretisine ve yazılı yasalara bakılarak onurlu bir yüzleşme ve hesaplaşma yaşanamaz."

Aradan bin yıl geçse de asla unutulmayacak bir acıdır Ermeni Soykırımı. Nesilden nesile, torundan toruna kodlanarak geçen, kaybolup silinmeyen ve asla unutulmayan hafızadır 24 Nisan 1915. Onurlu ve vicdan sahibi her Ermeni doğum tarihini, evlilik yıldönümünü, hangi okula ne zaman başlayıp bitirdiğini… Tüm günleri unutabilir, ancak 24 Nisan 1915 tarihini asla. Bu tarihi böyle silinmez yapan, unutulmaz kılan hakikat, yaşanan vahşetin büyüklüğü ve felaketin dehşetidir.

Dünyada haritalarda yeri olmayan bazı nehirler vardır. Bu nehirlerden biri 1915’te kitlesel olarak katledilen Ermeni kurbanların kan nehridir. İnsan vicdanı ve umursamazlığı vadilerde akıp giden nehir içinde kaybolsa da sonunda mutlaka hesap soran denize ulaşacaktır. İnkar ve yalan üzerine kodlanmış iğrenç yalanlar yıllardır herkesin gözü önünde akıp giden bu masum kan nehrini ve tam ortasında açan kan çiçeklerini unutturamaz!

Ülke, bir uçtan diğer uca ölüm yollarında ve tarlalarında, işkence merkezlerinde kaybettirilen milyonlarca Ermeni-Rum-Süryani-Asuri-Kürt-Ezidi-Alevi kurbanlarla sayısız isimsiz, mezarsız devrimci ölümsüzlerle doludur. Bir ülke düşünün ki, her bir karış toprağı sayısız katliam ve doğa felaketleri sonucu mazlumlardan oluşan mezarlıklarla dolu olsun! Ve söylenen tüm türküleri, yakılan ağıtları, katliam ve zulüm üzerine olsun!

Dünyada acının dilini konuşan tek bir Ermeni kalsa bile Kutsal Masis ve Sipan dağını unutmaz! 19I5 yılında gömülmemiş, mezarı bile olmayan, ölümsüzlerini hatırladıkları gibi gittikleri her yerde arkalarında milyonlarca mazlumun kan izini arkasında bırakan soykırım katillerini de unutmayıp hatırlayacaktır. İşgal-ilhakla, adı zulüm ve soykırımla anılan kana susamış TC devletini de unutmayacaktır.

Yüz sekiz yıl önce yaşananları ifade edecek sözcüğün henüz icat edilmediği bir zaman diliminde Ermenilere yönelik soykırım politikasının arkasında İttihat-Terakki denilen ırkçı ve şoven bir parti bulunmaktaydı. Bugün yine ülkenin etnik olarak homojenleştirilip Türkleştirme politikasının arkasında AKP-MHP faşizmi bulunmaktadır. Zihniyet aynı, uygulamalar ve sözler aynıdır. Aradan bir asır geçmesine rağmen kırıntı halinde bile olsa nasibi alınmayan tek şey demokrasidir, adalettir.

Dün kitlesel olarak Ermenileri tehcir yollarında acımasızca katledenler bugün Kürtleri yasaklı gazlarla, kimyasal silahlarla imha etmeye çalışıyorlar. Katliam ve soykırım aklı, imha ve yok etme zulüm politikası devam etmektedir. En ince ayrıntısına kadar düşünülüp, her noktasına kadar planlanan yok etme ve ülkeyi sessizleştirme politikası dün İttihatçıların bugün ise AKP-MHP faşist partileri tarafından uygulanmak istenmektedir.  Ancak Nazilere ve günümüzün diktatörlerine ilham kaynağı olan bu holokostlar bir utanç tabelası olarak katillerin boynunda asılı kalacaktır.

Dün “Ermeni politikası sabittir. Hiçbir şey bunu değiştiremez, ülkenin hiçbir yerinde Ermeni kalmayacak” diyen Mehmet Talat vardıysa bugün, “Onları 14 Mayıs’ta Gabar’a Cudiye gömeceğiz’’ diyen R.T.Erdoğan faşist diktatörü var. Yüzyıldır sürgit devam eden, isimler ve hedefler değişse de değişmeyen “yok etme, gömme, çökme” üzerine oluşan faşist akıldır.

1915 Ermeni Soykırımı hem bir yüzleşme ve hem de açık bir hesaplaşmadır. Bugün çok açıktır ki, 1915 Ermeni Soykırımı karşısında doğru ve adaletli bir tutum alamayanlar ne Kürt meselesinde ne haklar ve özgürlükler meselesinde doğru bir tutum alıp onurlu bir safta yer alabilir. Bir kavşaktır Ermeni Soykırım meselesi. Doğru bir yolda, mazlumların safında yürümenin, özgürlük ve adalet aramanın gerçek yolu Ermeni Soykırımı karşısında ortaya konacak tutumda belirlenir. Yüzleşme, hiçbir önyargı beslemeden, hiçbir sosyal-şoven lekeye bulaşmadan gerçeğin gözünün içine korkmadan bakarak gerçekleşebilir.

Kinle beslenen şovenizm ve halk düşmanlığıyla kodlanmış Kemalizm zehriyle hesaplaşılmadan Ermeni-Rum-Süryan-Asuri-Kürt-Alevi katliam ve soykırımları karşısında adaletli bir yerde durulamaz. Ezenle ezilen, zalimle mazlum arasındaki bir mücadelede Kemalizm’e karşısında net bir devrimci tutum sergilemek gerekir.

Resmi tarih gözüyle Ermeni-Kürt meselesine bakanlar asla adil bir yerde duramazlar. Adalet aranacaksa zalimlerin sözlerine değil, mazlumların gözlerine bakılmalıdır. Resmi tarih öğretisine ve yazılı yasalara bakılarak onurlu bir yüzleşme ve hesaplaşma yaşanamaz. Dolayısıyla hiç kimse özgürleşemez. Asla savunulmayacak, sırtını verip yaslanmayacak bir dayanak varsa o da Mustafa Kemal milliyetçiliğidir. Özgürlüğü aramak ve uğrunda yürünmek isteniyorsa herkes ayakkabısındaki çakıl taşlarından kurtulmalıdır. Zulmün gölgesinde yolunu yitirmeden yürümenin yolu “ama”sız, “lakin”siz bir hesaplaşmayla başarılır.

Kalbin dili Kürtçe’nin, müziğin dili Türkçe’nin, acının dili Ermenice’nin bir arada kardeşçe konuşulduğu, acıların anlaşılarak paylaşıldığı bir halklar sofrası yaratmanın yolu bu topraklarda yaşanmış soykırım ve sayısız katliama doğru bakıp anlayarak ve hesaplaşarak yürümekten geçer.

Ermeni halkı soykırımlara karşın yaşamaktan, yeniden yaratmaktan asla vazgeçmedi. Çünkü Ermeni halkı katliamlara karşı yaşamayı ve mücadele etmeyi öğrenmiş bir halktır. Dünyanın herhangi bir yerinde iki Ermeni karşılaşsa orada yeni bir Ermenistan kurar ve Anadolu ağzıyla “nerelisin hemşerim” der! Ve anlaşılır ki onlar sürgün gittikleri topraklarda doğsalar bile hep Liceli, Dikranagerdli, Malatyalı, Sasonlu, Vanlı, Bedlisli…dirler.

Halkları çöllere, dağlara gömmek isteyenler mutlaka tarih ve gerçekler karşısında yargılanacaktır.

(Yeni Özgür Politika – 25 Nisan 2023)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu